24 Ocak 2011 Pazartesi

Serçe ve fil

Çevresindekiler Frida ve Diego ‘ya bu benzetmeyi yapıyormuş efendim. Ben daha çok bir kuğu ve koala ya benzetmiştim ama… Pera müzesinde bir süredir sergilenen bu 150 eserlik sergiden haberiniz vardır. Kahlo ve Rivera. Görüyorum ki insanlar bu sergiye Frida sergisine gidiyorum diyerek yollanıyorlar . Diego Rivera: döneminin parlayan yıldızı. Ama Frida’nın hayat hikayesinin de etkisiyle koca sergi özetle Frida olmuştu. Belkide felek öcün almıştı diye saçma bir düşünceyle gülüyorum. Yaa Diego Rivera.

Yine sinsi planlarımı yaparak söyleşi günü gittim bir de baktım cumartesi . Aferin banaaaaa. 22 ocak cumartesi günü Amerikalardan bu söyleşi için (Eleştirmen ve psikologmuş) Salomon Grimberg geldi. Frida’nın eserleri ve hayatı üzerine bir çok yayını varmış meğer. Eserleri analiz edip bu arada bir ömrün hikayesini paylaştı . Gördük ki sembolleri çok iyi kullanan bir ressammış Frida. Eserlerinde Salomonsuz anlayamayacağım bu derinliği kavrayabildiğim için pek müteşekkir oldum. Ama sergide var mı yok mu demeden yorumladığı birçok eser den sonra az sayıdaki Frida eseri ile karşılaşınca hevesim kursağımda kalmadı değil. Hikaye talihsizliklerle dolu. Annesini hiç göremiyor, çocukken babasını da kaybediyor . Henüz 18 yaşında geçirilen ağır bir trafik kazası ve bunla süregelen bir yığın sağlık sorunu, yapılan düşükler, görülen ihanet,hayal kırıklığı, edilen ihanet, biten bir evlilik. Hem fiziksel hem ruhsal bir ızdırap. Tüm bunlar olurken bir ressamın doğuşu. Geçirdiği bir operasyon sonrası tekerlekli sandalyesinde öylece otururken Diego kendisine hadi resim yap diyor. Frida da anlatmaya doğumundan başlıyor.

Sergiye filmini izlediğimden tüm bunları bilerek gitmiştim. Israrla kendimi bu özel bilgilerden soyutlamaya çalıştım nihayet serginin girişindeki bir afişte yazıların altıda çiftin ufak bir resmi bunu başarmamı sağladı. Bu kadın mutlu da olmuştu. Sevmişti ve sevilmişti. Diego ile öpüştükleri bir resimdi bu. Başka resimlerde de öpüşüyorlardı: mesela hasta yatağındayken. Fakat benim girişte gördüğüm birlikte bir duvar resmi boyarken iskelenin üzerinde çekilmişti. Müthiş bir enerjisi vardı. Fakat bu resim dışında olaylara inince hiçbir zaman eşit değillerdi.

Frida’nın yaptığı tüm otoportrelerinde gözlerdeki manaya takılıyorum. Gözler beyne en yakın organ ama anlamaya buradan başlamak tabi ki delilik olurdu. Mizacını kavrayıp önce suratından bunu atmaya çalışmak gerek. Salomon Grimberg ‘in bu kadınla sıyırmasına hak veriyorum. Fakat bir başka insanın hayatını ne kadar anlayabiliriz. the map is not the territory ... Salomon da eminim bu sorgulamanın alasını yapmıştır. Son olarak bu kadın Sürrealist değilse neydi! En sonunda tek çıkarabildiğim tüm bu bakışların kaotik bir varoluşa yöneldiğiydi. Hayata!

Diego’ya yazdığı bir mektup …

Sevmekten Ne zaman vazgeçtim?

Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim.
Bencil olduğun için vazgeçtim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.

Frida Kahlo

Bu ise serginin broşüründen:

‘Herhalde bazılarınız benden Diego’nun çok kişisel ve kadınsı bir portresini bekliyorsunuz, hikayelerle örülü, eğlenceli, şikayetlerle dolu, biraz da dedikodu içeren, hani o her okuyucunun kendi garipliğine uygun olarak yorumlayıp kullanabileceği tür ‘efendi’dedikodudan. Belki insanın Diego gibi bir adamla yaşarken ne çok sıkıntı çektiğine dair sızlanmalar duymayı bekliyorsunuz benden. Ama ben, nehir akıyor diyekıyıların sıkıntı çektiğine, yağmur yağıyor diye dünyanın sıkıntı çektiğine, enerjisini salarken atomun sıkıntı çektiğine inanmıyorum…Benim için her şeyin doğal bir telafisi vardır. Olağanüstü bir yaratığın müttefiki olarak üstlendiğim zor ve anlaşılması güç rolde ödülüm, kırmızı bir yığının içinde yeşil bir noktadır: denge’dir benim ödülüm’

Kahlo,1949

15 Ocak 2011 Cumartesi

ilan



Cillop gibi apartman manzaralı,
balkondaki havuzda yiyişen, içişen, sevişen ya da gerinen hatun görme garantili.
Tenis kortundan kaçan topları geri yollamayarak günlük kazanç elde edip evine destek olabileceğiniz
gecekondu ilk sahibinden kiralık, son sahibinden satılıktır.

yalnızca mail atın,aramayın sormayın, açmıyoruz.

ne kadar uzağa gidebilirsin?





ne kadar uzağa gidebilirsin?
üstünü kirletip eve kostuğun gibi
koşuyormuydun içine de
ilk kir yapıştığında kalbine.

az biraz bildiğin dualardan hangisi idi
ilk aklına gelen
ya ilk akıldan çıkan,unuttuğun şey?
söyle
ne kadar uzağa gidebilirsin?

misler gibi kokan sabahlara
bu sürmeyle mi göz açtın
ya göz attığın vitrinlerden
en renksizi ben miydim?
durmadan düşünmeden
en sık söylediğin yalanı hatırla
en çok duyduğun yalanı hatırla
hem bir şey söyle
ne kadar uzağa gidebilirsin?

bedava diye reddettiğin
promosyon ürünlerinden biri değil kalbimdeki.
kabrimdeki toz toprak,
dağınıklık benden değil,
ziyadesiyle yalnızım
sen memnuniyetsiz yalnızsın
yine de söyle
ne kadar uzağa gidebilirsin?


matematiksiz halini daha çok sevdim hayatın
bitkisel bir boyutu da varmış,girenler bilir.
dilimde akşamdan beri bir soru
ne kadar uzağa gidebilirsin?

7 Ocak 2011 Cuma

Enflasyon Sepeti...

Hortum, Antep fıstığı, leblebi, madlen çikolata, ruj, iç çamaşırı, cam, musluk, kilit, tül, dinamit, lastik eldiven, cam yünü, tuğla, matkap ucu, soba borusu, patinaj zinciri, çalı süpürgesi, tenis topu, pinpon topu, ördek eti, deve eti.